Giriş
Bilim ve sanat, tarihsel gelişim süreci içinde kimi zaman ayırt edilmeksizin, kimi zaman ortak, kimi zaman birbirini besleyen bir tavır içinde aynı gerçekleri yansıtmaya çalışmaktadır. Her yansıtmanın bugün kendine özgü yapısı vardır. Ve toplumsal yapı içerisinde iş bölümüne gider. Bu, toplumdaki bireyin duyguları ile akıl arasında gerçekleşen iş bölümüdür. “Yaşamının temel zorunluluklarından birisi durumuna gelir. Sanatla bilimin i
ÖZ
1900’ lü yılların başlarında materyalizmin getirdiği umutsuzluğa ek olarak bilimsel keşifler ve insana dair zihin ve ruh araştırmaları, sanatta da yeni bir dönem ve bakışa yol açmıştır. Birbirinden beslenen ya da birbirine muhalif pek çok akım ortaya çıkmıştır. Bu akımlardan soyut resim çevrede görülen nesnel biçimlere başvurmaksızın sadece renk çizgi ve ışık gibi bazı plastik değerler ile ruhsal duygulara ulaşmayı amaçlamaktaydı. Bu dönemde Kand
Sanatın tanımını yapmak sanırım mümkün değildir. Çünkü her zaman ve mekanda ayrı bir boyut göstermiştir. Belki de Gombrich gibi sade ce sanatçılardan bahsetmek doğru olur. Ancak sanatın işlevlerinden, görevinden ya da gerekliliğinden bahsedebiliriz. Sanat kelimesini tanımlama ihtiyacına girildiğinden bu yana bir çok amaca yakıştırılmıştır. Platon sanatı mimesis* kavramı ile açıklarken, Aristo aynı görüşü paylaşır ancak gerekliliğine Platon'dan daha &cce
Bengü Bahar Özlükcan *
“...duygular dengesi bozulmuş, zihin ve gövdenin elektrik yükü iyiden iyiye artmış, izan çevresi dağılmış şiddet tırmanmaya koyulmuştur. Aşk kişiye varoluşunun uçlarını anımsatır ve ölüm güdüsünü devreye sokar. Orada o anda gövdenin kimyasal dengesi hepten değişir ve zihin sürçmeye başlar.” Enis Batur’un aşk üzerine yazdığı bir yazıdan yapılan bu alıntı da bahsetmesi bir o kadar sıradan ve tanımlanab